29 Mart 2011 Salı

Gheorghe Hagi


  Ben Hagi'yi gol attıktan sonra yüzünde beliren, hafif utangaçlık, hafif gurur, hafif şımarık çocuk edası kokan gülüşü için sevdim...

   Ben Hagi'yi Van'da 2 gol attığında, Trabzon'a Galatasaray adına ilk frikik golünü attığında kapalı tribünün önüne koşup diz çöktüğünde sevdim...

   Ben Hagi'yi arkasından gelenin O'nun bu hareketi yapacağını bildiği halde engelleyemediği topuk pasları için sevdim...

   Ben Hagi'yi kolunda pazubandı olmayan gizli kaptan, gerçek lider olduğu için sevdim...

   Ben Hagi'yi annesini, babasını Galatasaray'da oynarken kaybedip, yasını Galatasaray formasıyla sakallı çıktığı maçlarda tuttuğu için sevdim...

   Ben Hagi'yi her maç öncesi özenle sargıladığı ayakları için sevdim...

   Ben Hagi'yi Türkçe öğrenme çabası için sevdim...

   Ben Hagi'yi bir Samsun maçında ne yapılırsa yapılsın gol girmediği bir anda, sonradan oyuna girip topla ilk bulştuğu anda attığı şutla kazandırdığı gol için sevdim...

   Ben Hagi'yi bir başka maçta oyundan çıktıktan sonra kalenin arkasına gidip, bir duran topta arkadaşlarına nereye atmaları konusunda direktif verirken görüp, bir de O'nun dediği yapılıp gol gelince sevdim...

   Ben Hagi'yi her basın toplantısında söze Normalll diye başladığı için sevdim...

   Ben Hagi'yi Erol Ersoy'un şahsında Galatasaray'dan şampiyonluğu çalanların hepsinin yüzüne tükürdügü için sevdim...

   Ben Hagi'yi Samuel Johnson'in kaburgasını kırdığı için sevdim...

   Ben Hagi'yi Viyana'da 20 yaşında delikanlı gibi tüm yarı sahayı geçip attığı golden sonra çocuk gibi sevinip arkadaşlarına elleriyle "gelin gelin" yaptığı için sevdim...

   Ben Hagi'yi sahanın bir ucundan bir ucuna attığı milimetrik paslar için sevdim...

   Ben Hagi'yi bacanağı Popescu için sevdim..

   Ben Hagi'yi spikere 8 kez Hagi! Hagi! Hagi!.. diye bağırttırabildiği için sevdim...

   Ben Hagi'yi Roberto Carlos'a attıgı çalımdan sonra salladığı el için sevdim...

   Ben Hagi'yi Allah'ın sarhoşu Tony Adams'a çaktığı yumruk için sevdim...

   Ben Hagi'yi Athletic Bilbao'ya son dakikada attığı gol için sevdim...

   Ben Hagi'yi Monaco'ya attıgı gol sonrası Fransız spikere çığlık attırdığı için sevdim...

   Ben Hagi'yi İstanbul maçında son dakikada, Leeds'te ilk dakikalarda, öylesine kritik, öylesine zor penaltılar için gözünü kırpmadan penaltı noktasına gittiğinde sevdim...

   Ben Hagi'yi topu ayağına aldıgında Parken'deki, o nasıl da mağrur tüm İngilizlerin soluğunu tuttuğunu gördüğüm için sevdim...

   Ben Hagi'yi Monaco'da başına bağladığı bantla çocuk gibi Süper Kupa seromonisinde eğlendiği için sevdim...

   Ben Hagi'yi sırtında yazan 10 rakamı O'na bu derece yakıştığı için sevdim...

   Ben Hagi'yi Milli Marşımızı eli kalbinde dinlediği için sevdim...

   Ben Hagi'yi mütevaziliği için sevdim...

   Ben Hagi'yi gerçek "Commandante" olduğu için sevdim...

   Ben Hagi'yi o Galatasaray'i bu derece sevdiği için sevdim...

   Ve ben Hagi'yi üzerindeki forma için sevdim...

   Ve Ve ben Hagi'yi Galatasaray'in en zor durumunda gelip takimin basina geçtiği için sevdim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder